1 Temmuz 2014 Salı

İçimdeki Dans


 

 

Inside I'm Dancing - İçimdeki Dans

 

Yönetmen

Damien O'Donnell

Yapım    2004 / İngiltere / 104 Dakika

Oyuncular

James McAvoy, Romola Garai, Steven Robertson

   "Baş balerin dansçıdır, bütün dansçılar içinde en önemlisidir. Kendi kendine dans eder. Ben de içimde dans ediyorum."

 Bakımevinde karşılaşan iki engellinin dostluğunu, kabuğunu yırtma çabasını, kendiyle dans etme mücadelesini anlatıyor film.Engellerinin aslında toplumun dayatmalarıyla artığını da vurgulamış  . Che guevara hayranı , gürültülü müzik düşkünü, asi ruhlu Rory O'Shea, polise kendini kurallara uymadığı için tutuklamasını, ayrımcılık yapmamasını söyleyecek kadar da hakkının arkasında olmaya çalışan biridir. Sonu biraz acıklı ama insanda herkes dans edebilir duygusu bırakıyor.

Türk sinemasında maalesef engellilerle ilgili film yok denecek kadar az . Bu bizim sinemamızın engellilere acınacak, korunacak birey olarak bakmasıyla da yakından ilgili. Yakın geçmişte çekilen zihinsel engellileri konu olan alan filmler var ki evlere şenlik. Yönetmenin, yapımcının aslında hiç engelli bir bireyle  karşılaşmadığı da belli. Bir hafta bir kaç engelliyi gözlemlemeleri yeter de artar bile konuya hakim olabilmek için.

Ülkemizde engellilik sorunu ise oldukça karışık . Elbette görme engeliler ve bedensel engelliler kendilerini zihinsel engellilere göre daha kolay ifade edebildiklerinden sivil örgütlenmeye sahipler bu örgütlerinin çoğunun kendi haklarını korumak için yaptırım güçleri ise oldukça zayıf. Ya da bazı sendikalar gibi bazı engelli federasyonları da kendilerini iktidara kullandırmayı çok seviyor. Zihinsel engellileri ise sadece taciz ve tecavüz haberleri oldukça hatırlıyoruz çünkü büyük bir örgütlenmeye sahip değiller .

Bu film bana iki şeyi düşündürdü.

1)Kendi içimizde dans etmeyi becerebiliyor muyuz biz engelsizler  ?

2) 2004 yılında çekilmiş bu filmde bağımsızlaşmaya çalışan iki engellinin dansı, kıpırdamayı bile beceremeyen, tanıdığım bazı engellileri içlerinden bile olsa dans etmek için nasıl harekete geçirir?

 

 Maaalesef bizde sistem  " evinizde oturun , annenize parasını verelim size baksın .Böylelikle  hem anneniz hem de siz oyunuzu bize veresiniz ,hiç itiraz etmeyesiniz üzerine kurulu.

Ne kendilerine uygun binalar tahsis ediliyor ne de kendilerine uygun bakımevleri, hatta yetersiz eğitim imkanları sunuluyor. Her yasa acele acele hazırlanıyor seçim öncesi

Oysa ötekinin özgürleşmesi bizi de özgürleştirecek "Kadınlar, eşcinceller, engelliler, göçmenler ...."

Ve dans edemedikleri ya da dans edemediğimiz devrim devrim midir?

 

 

27 Haziran 2014 Cuma

Toprak

 

 

Toprak mı bize ait, biz mi toprağa !

                                                            

Şehir yaşamı içerisinde insanlar doğal yaşamlarından uzaklaşmakta, binalarla çevrili şehirlerde evlerinde geçirdikleri sürede çocuklarıyla sağlıklı vakit geçirmenin yolunu bulamamaktadırlar. Hiperaktivite , öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği , iletişim bozukluğu ne kadar da çok tanı var . İnsan yaratılışı gereği toprakla bütündür. Ne zaman ki topraktan, özünden uzaklaştı kendine yabancılaşma baş gösterir. Kaldı ki insanın yaşamını sürdürmesi için toprağa mecburdur. Bitkilere, canlılara can verir. Topraktan gelenle beslenir, topraktan eşya yapar, topraktan gelen bitkiyle giysi yapar, sanat yapar.
 
 Yıllar içerisinde kurumumuza Zeytinburnu ilçesinde onlarca okul çağındaki çocuğun tanılanması, davranış problemlerinin azaltılması için başvuran aile oldu. Hepsi de çocuklarının aşırı hareketliliklerinden şikayetçiydi. Evde durduramıyoruz, masaların üzerinde geziniyor, sürekli koşturuyor, ödevlerine dikkatini veremiyor.
İnternet sitelerinde dolaştığımda o kadar çok alternatif tedavi yöntemi ile karşılaşıyorum ki. En önemlisi unutulmuş. TOPRAK

Kentlerin bizi mahkum ettiği binalarımızda en yakınımız da bulduğumuz ağacın gölgesinde bile oturamaz hale geldik “ Kalkın bu ağaçları  kesip yerine AVM yapıyoruz”    Peki ya çözüm !
 

   İstanbula yakın güzel bir çiftlik keşfettim.  “Hasat Çiftlik “ Hobi bahçelerinden, kiraz ağaçlarına, tavuklardan, ördeklere,atlara  ( Elbette benzerleri de vardır ve olmalıdır da )



 

 Çocuklar için paket bir programla kendi sebze ve meyvelerini toplama, kendi kahvaltılarını hazırlama şansı veriyorlar. Bu bir grup çalışması olarak düşünülürse çocukların birlikte iş yapma becerilerinin gelişmesinde, dikkatlerini tek bir yönde toparlayabilmelerinde oldukça büyük önemi var.  İnsanlarla arkadaş olmanın yanında özellikle iletişim problemi olan, sosyal uyum güçlüğü çeken çocuklarda, otizmi olanlarda  hayvanlarla da arkadaş olmayı öğrenmeleri onlara kutu kutu ilacın yapamadığını yapmaz mı ?

 

 

Atlarla insanların ilişkisi ise daha da karmaşık. Özellikle engellilerde atla terapi yurtdışında da gittikçe yaygınlaşmakta. Zeytinburnun da olmamamıza rağmen Veliefendide ki atlardan her bir çocuk ancak haftada 5 dakika yaralanabiliyor. Şöyle de yararlı bir link var göz atılabilir. (http://www.bursaatlispor.com/faaliyetlerimiz/hippoterapi.html)

 

 

 

Çömeldim bakıyorum toprağa
otlara bakıyorum
böceklere bakıyorum
mavi mavi çiçek açmış onlara bakıyorum
sen bahar toprağı gibisin sevgilim
sana bakıyorum

Nazım Hikmet


26 Haziran 2014 Perşembe

Yeliz Deneme


  Bu blogdaki ilk günüm. Anılarımı, anlarımı paylaşmak üzere yola çıkıyorum . Hadi kolay gele